Dolar 34,4815
Euro 36,4027
Altın 2.955,78
BİST 9.301,71
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 17°C
Hafif Yağmurlu
Ankara
17°C
Hafif Yağmurlu
Cum 17°C
Cts 2°C
Paz 2°C
Pts 2°C

TÜRKİYE'NİN BÜTÜNLÜĞÜ İÇİN KİME GÜVENİRSİNİZ?

TÜRKİYE'NİN BÜTÜNLÜĞÜ İÇİN KİME GÜVENİRSİNİZ?
01/04/2013 3:42 PM
20.391
A+
A-

http://tbmm.ajanspress.com.tr/customer/basic/press/Displayer.aspx?id=25077707&

Türkiye’nin bütünlüğü için kime güvenirsiniz?

Çözüm süreci tartışmaları tam da beklediğimiz gibi içerikten çıkıp gündelik siyasete dayandı. Hem de en seviyesizinden ve tehlikeli cinsinden bir polemik formunda.

Parmaklarımız, yakın vadede 30 yıl, uzak vadede ise bir asrı devirmiş olan derin, kanlı ve kuşatıcı bir meselenin çözümüne değmek üzereyken, bazıları hala, “Erdoğan bu meseleyi de çözerse halimiz nice olur” derdindedir.

Geride bir asra yakın acı hatıralarla dolu bir tarih var fakat, Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli ile onların medyada, akademide, piyasadaki şeriklerinin kafasındaki tek tarih yaklaşmakta olan erken seçimin tarihidir.

Son köprü de yıkılırken

Biraz yüklenirlerse, iktidar partisinden birkaç oy, birkaç belediye alırlarsa önlerinde yeni bir ufuk açılacağına inanıyorlar. Esasen tek kaygıları var. O da Kürt meselesi çözülecek olursa Eski Türkiye ile Yeni Türkiye arasındaki son büyük köprünün yıkılacak olması ve oradan bir daha geriye dönüşün mümkün olamaması…

Bu yüzden büylük laflar ediyorlar. “Türkiye bölünüyor, PKK ile al-ver pazarlığı yapılıyor… İhanet şebekeleri vs…”

Hakikatte bu büyük ithamların vukuuna dair tek bir delil yok. Olması gerekiyor mu? Tabii ki gerekmiyor!

Tıpkı, 28 Şubat’ta, Danıştay cinayetinde, 27 Nisan’da, 367 olayında, parti kapatma davasında olması gerekmediği gibi…

O tarihlerden, o vak’alardan bildiğimiz aynı kadrolar, bir eksik bir fazla bugün çözüm sürecine karşı seferberdir.  

Değişmeyen ezberleri, devletin elden gitmekte olduğudur. Dün laiklik, şeriat, gericilik üzerinden konuşurken de bunu söylüyorlardı, bugün çözüm bahsinde de aynısını tekrarlamaktadırlar: Devlet elden gidiyor! 

Doğrudur… Tekellerinde olan devlet ellerinden gitmekte, milete geçmektedir. Türklerin, Kürtlerin, Çerkezlerin, Lazların vs… Hepimizin eline.

İki tarafı da yeterince tanıyoruz…

Bir yanda çözüm isteyen siyasi irade öte yanda da çözüme karşı “öl de ölelim” şiddetinde bir reaksiyon var.

Şimdi bir soru soralım…

Bu ülkeyi bütünleştirecek, üniter yapıyı güçlendirecek, milli devleti ve topyekün Türkiye’nin değerini artıracak olan kimlerdir?

BİR TARAFTA Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli, Ergenekon paşaları, Osman Pamukoğlu, Hüsamettin Cindoruk, Vural Savaş, Yaşar Okuyan, Mümtaz Soysal (ve 300 imzacı arkadaşı.)

Bu isimlerin ya kendileri ya partileri veyahut da selefleri Türkiye’yi uzun yıllar yönetti.  

O Türkiye’nin nasıl bir Türkiye olduğunu hatırlatmaya gerek var mı bilmem! 2002’ye gelindiğinde dünya, “Türkiye’nin ordusundan başka ihraç malı yok” diyordu.

Ne ekonomik, ne diplomatik, ne siyasal bir güçten söz edilebilirdi; ne de gerçekte üniter-milli bir devlet olma gücünden… Nitelikli beyinler, üniversite mezunları yurt dışına kaçmak için yarışıyordu.

Bu guptaki asker, siyasetçi, bürokrat sınıfı Kürt sorununu ve beraberinde terörü doğuran, geliştiren geleneğıi de temsil etmektedirler. Bugün, çözülmeye çalışılan şey bizatihi onların kaynaklık ettiği bir meseledir. Buna rağmen, üniter yapı, birlik, bütünlük endişelerinden söz etmektedirler.

DİĞER TARAFTA ise Tayyip Erdoğan ve arkadaşları var. Geçmişten bugüne Abdullah Gül, Sadullah Ergin, Bülent Arınç, Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Binali Yıldırım, Recep Akdağ, Hakan Fidan ve iktidar kadroları…

Türkiye markası için, bu ülkenin siyasi, ekonomik, diplomatik üniteleri için yaptıkları ortada. Karayolları, hastaneler, sosyal güvenlik imkanları, makro ekenomik rakamlar… Türkiye’nin bütün coğrafyalardaki diplomatik gücü de, mesela Tel Aviv’in Ankara karşısında içine düştüğü durum da ortada…  

Söyler misiniz, Türkiye’nin üniter yapısının devamı, milli bütünlüğü, marka değeri ve uluslararası pazar gücü, milli gelir hedefleri için hangisi daha güvenilirdir?

İkisini de denedik…

Hatta ilkini neresinden bakarsanız 70- 80 yıl kadar deneme imkanımız oldu. O kadroların tek parti döneminden başlayarak Türkiye’yi hem bölünmenin hem de sefaletin eşiğine getirdikleri bir gerçektir.

Şimdi söyler misiniz? Hangisinin tezleri emniyetli ve güvenli sınırları, herkesin kendi kimliğiyle ve inancıyla eşit bir şekilde yaşama idealini ve müreffeh bir geleceği vadediyor?

Bahçeli, Cindoruk, Kılıçdaroğlu, Pamukoğlu mu, Erdoğan ve arkadaşları mı? 

Hangisine inanırsınız, hangisine güvenirsiniz?

Soruya dürüst bir cevap verilsin de bitsin bu vatan-millet-sakarya edebiyatı…

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.