ÖZEL HARP ÇIKMAZI
http://tbmm.ajanspress.com.tr/customer/basic/press/Displayer.aspx?id=25098756&
Özel Harp Çıkmazı
ERDAL DOĞAN (AVUKAT)
Genelkurmay Başkanlığı, eski adıyla Özel Harp Dairesi yeni ismi Özel Kuvvetler Komutanlığı’na dair yazılı ve görsel basında çıkan haberlere ilişkin 15 Şubat 2013 tarihinde bir açıklamada bulunmuştu.
Genelkurmay Başkanlığı, uzun zamandır bu şekilde bir açıklama veya bildiri yayımlamamıştı. Bu açıklamasında ise o suskunluk orucunu bozarken sakin görünmeye çalışan öfke dolu 16 madde sıralamıştı. Açıklamasında özetle “Son günlerde yazılı ve görsel medya organlarında Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığı ile ilgili çıkan haberler üzerine kamuoyunun bilgilendirilmesine ihtiyaç duyulduğu” girizgâhı ile başlıyor, devamında da "Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesindeki bazı unsurların illegal faaliyetlerde bulunduğu" iddialarını temel alarak bu durumun; “TSK personelini ilgilendiren ve devam eden soruşturma ve kovuşturmaları etkileme sonucu doğurabilecek nitelikteki yayınların kurumsal olarak TSK’yı da etkileyecek boyutlara dönüştüğü noktasında değerlendirildiği” tespitini yaparak bu yazılı müdahaleyi gerekli gördüğünü faş ediyor. Faş ettiği bu sakin/öfkeli açıklamada son zamanlarda “gündeme getirilen iddiaların kaynağı, 2007 yılında dönemin MİT Müsteşarı tarafından devletin ilgili makamlarına elden sunulan isimsiz ve imzasız ihbar mektupları” olduğunu vurguluyor ve devamla da “Bu mektuplarda yer alan iddiaların 2007 yılında incelenmiş olduğunu ancak herhangi bir işleme gerek görülmemiş” olduğunu vurgulayarak rahat olun diyor. Kısacası ortalığı germeyin ve gerdirmeyin diyor!
Şimdi şöyle sakin olalım ve düşünelim. Mesela burası normal bir hukuk devleti olsaydı bir Genelkurmay Başkanlığı bu şekilde iddialar gündeme gelince haliyle ilk yapacağı iş, kamuoyu karşısına çıkarak bu yöndeki iddiaları bir daha gündeme getirmeyin demek değildir. Gündeme gelen bu çok ciddi iddialar ve belgeler karşısında gerçek manada etkin bir soruşturma yapılması için adlî savcılığı ve mahkemeleri göreve çağırdıklarını ve bu konuda kendilerine her türlü imkânı sağladıklarını açıklamaları olmalıydı. Ve daha sonra da kurum olarak ayrıca acilen etkin bir idarî soruşturma başlattıklarını bizlere bildirmeleri olmalıydı. 2007 yılında gündeme gelmiş olup hiç işlem yapılmamış olunmasını da bir gurur, onur veya aklayıcı bir hal, durum olarak benimsemezdi. Aksine o dönemde bu sorumlulukları yerine getirmeyenler, savsaklayanlar hakkında her türlü adlî ve idarî soruşturmayı başlattıklarını da ek olarak açıklamak olmalıydı. Özellikle de TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun çalışmasını raporladıktan sonra MİT’ten gelen -aslında bir Ağır Ceza Mahkemesi tutanaklarına yansıyan- bu 287 sayfalık raporu ve belgelerinin, süren cinayet ve katliam davalarına gönderilmesi için bizzat TSK’nın ilgilileri teşvik ettiğini ve ilgili adlî mercilere bu konuda kendilerinden isteyebilecekleri her türlü bilgi ve belge için hazır olduklarını açıklamaları gerekirken bu türden aksi yönde açıklama yoluna gitmesi geçmiş muhtıra dönemlerini hatırlatmıyor mu?
Kendilerinden normal olarak yine beklenen Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın en az 60 yıllık geçmiş süreci ile ilgili olarak gündeme gelen her türlü somut iddiayı araştıracaklarını, hiçbirini hasıraltı etmeyeceklerini, maddî-manevî her türlü kaynakları bu konuda seferber edeceklerini tüm halka açıklamaları legal görevleri icabı değil midir? Özel Kuvvetler Komutanlığı/Özel Harp Dairesi hakkında mahkeme dosyalarına yansıyan bu somut belgeler ile diğer kurumsal raporlarda gündeme gelen, Türkiye’de herkesin bildiği, dillendirmediği bu olgular üzerine TSK’nın, artık kendi kurumunun daha fazla zarar görmemesi için bu faaliyetlere son verildiğini, hukuk dışı eylem ve organizasyonları sonlandırdıklarını açık ve somut biçimde beyan etmeleri gerekmez miydi? Yine TSK, 1952 yılında kurulmuş bu “özel” yapının herkesçe bilinen bir gerçeği başındaki komutan tarafından övünerek anlattığı 6-7 Eylül 1954 Türkiye Hıristiyanlarına yönelik yapılan katliam, linç ve mallarının gasbı için en azından özür dilemesi gerekmez miydi?
Yine normal hallerde; TSK, kendilerine güvenlerinin tam olduğunu, bu tür dehşet verici olaylar karşısında gelebilecek her türlü sert eleştirilere hazır olduklarını, yeni hazırlanacak anayasa ve yeni yasal düzenlemeler karşısında daha şeffaf ve hesap verebilir hale gelmek için ellerinden geleni yapacaklarını duyurmaları çok mu zor?
Sonuç olarak; TSK son açıklamasında da gördüğümüz üzere bugüne kadar en stratejik ve vazgeçilmezi kabul ettiği Özel Harp Dairesi’ni/Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı rejimin devamı için en gizli ve illegal yapı biçiminde gerçekleştirdiği tüm dehşet eylem ve cinayetlerdeki rolünü legal olarak gerçekleştirdiğini gururla söylüyorsa, halen halkına karşı savaşan bir TSK ile karşı karşıyayız. O “Özel Harp Dairesi”ninkendi ülkesindeki Müslüman dindarları, Hıristiyanları, Kürtleri, Ermenileri, Alevileri ve diğer tüm siyasal, sosyal, kültürel farklı kesim ve yapılanmaları kendisine çok tehlikeli bir düşman olarak görmesinin örneğine sanırım dünyanın bir başka yerinde rastlanmaz. Bu durumun devam eden trajedisi ise bir yandan bu yapı tarafından hedef alınırken diğer yandan bu yapıya zorunlu askerlik nedeniyle asker ve ödenen vergilerle maddi destek sağlanıyor olmasıdır.