OYAK'IN İKTİSADİ ALANIN İÇİNDE OLMASI GARABETTİR
http://www.medyatakip.com/medya_sistem/yb_kupurgoster.php?gno=201205561384&marka=undefined
OYAK’ın iktisadi alanın içinde olması garabettir
OYAK’ın tedricen tasfiye edilmesi gerektiğini belirten Akça: Yasayla desteklenen imtiyazlı bir yapısı var. Hukuken gri bir alanda işliyor. Orduyla organik bağı olan OYAK’ın iktisadi alanın içinde olması garabettir.
OYAK neredeyse kurulduğu 1960’lardan beri tartışılıyor; ama hala yasal bir kılıf içinde varlığını da sürdürüyor. Hiçbir siyasi iktidar, ‘ordu holdingi’ne dokunmadı, dokunmuyor. Bu hafta hem hak talebinde bulunan astsubayların AİHM’e götürdüğü dava, hem TBMM Dilekçe Komisyonu’nun hazırlamakta olduğu rapor, hem de Ergenekon davası, 28 Şubat soruşturması gibi konularda adı sıkça geçen OYAK’a daha yakından bakalım istedim. OYAK üzerine yapılan az sayıdaki akademik çalışmalarda imzası bulunanlardan Yard. Doç. Dr. İsmet Akça ile konuştuk. Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi olan Akça, TESEV’in OYAK Raporu’nu da hazırlamıştı.
OYAK’ın 1960 darbesi sonrasında kurulduğunu biliyoruz ama o dönem hangi ihtiyacı karşılamak için hangi gerekçelerle kuruluyor OYAK?
3 Ocak 1961’de kuruluyor. Yani 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin hemen ardından. Milli Birlik Komitesi tarafından kuruluyor. Gerekçe olarak şu söyleniyor: ‘Türkiye’deki Ordu mensuplarının toplumsal statülerine uygun bir hayat yaşayabilmelerini garanti altına alabilmek, sosyo-ekonomik durumlarını düzeltmek adına bir ek sosyal güvenlik kurumu olarak kurulması.’ Bu talep ediliyor ve böyle de kuruluyor.
’Ordu mensuplarının toplumsal statülerine uygun…’ deniliyor, imtiyaz talebi gizlenmiyor yani?
Milli Birlik Komitesi 205 sayılı yasayla kuruyor OYAK’ı. Burada bence daha garip olan 27 Mayıs darbe yönetimi esnasında bu yasanın çıkmasından ziyade böyle bir yasanın aradan geçen 50 yıla rağmen birkaç küçük teknik değişiklik dışında hala yürürlülükte olması.
O dönem Ordu mensuplarının durumları takviyeye ihtiyaç duyulacak denli kötümüydü peki?
1950’lerde memurların, dolayısıyla Ordu mensuplarının da sosyo-ekonomik durumlarının kötüleştiği bir vakıa. Zaten gerekçe olarak da bu sunuluyor. 1950’lerin ikinci yarısından itibaren Demokrat Parti iktisadi krizi enflasyonist yollarla çözmeye çalıştı ve pek çok kesim, özellikle de sabit gelirli memurlar bundan olumsuz etkilendi.
OYAK bir sosyal güvenlik kurumu olarak kuruluyor ama daha sonra basbayağı ticari faaliyette bulunan bir holdinge dönüşüyor. Bu nasıl oluyor?
Yasada OYAK’ın eli sınai-ticari ve finansal açıdan serbest bırakılıyor. Holdingvari bir kuruluş olarak öngörülüyor, OYAK’a bağlı şirketler üzerinden ekonomik alanlara yatırım yapabilmesine imkan tanınıyor. Diğer sosyal güvenlik kurumlarının, SSK’nın, Emekli Sandığı’nın kendi mali kaynaklarını yatırıma yönlendirmesi konusunda sınırlar var. OYAK kanununda ise bu tür sınırlar yok.
OYAK’ın yatırım kararlarını kim alıyor?
Tamamen askerlerden bir Temsilciler Kurulu var. Genel Kurul’daki 40 kişinin 31’ini askerler oluşturuyor. Kalanı bakanlar, kamu kurumu başkanları ve meslek kuruluşu başkanları gibi sivillerden oluşuyor. Genel Kurul’un üzerinde ise Yönetim Kurulu var. Buradaki 7 kişinin en az 4’ü fiilen muvazzaf ya da emekli asker. OYAK’a bağlı şirketler ise ağırlıklı olarak sivil profesyonellerden oluşuyor.
Yedek subayın parası geri ödenmiyor
Serbest piyasadaki yatırımları ve başarıları ticari akılla yürütülen ‘normal bir durum’ fakat sonuç olarak orduya ait bir holdingten bahsediyoruz. Silahlı bir kurumun ticari bir faaliyette bulunması o alanlardaki rakipleri için nasıl bir durum doğuruyor?
OYAK’a yasanın sağladığı bazı avantajlar var. Bunların ilki, zorunlu üyelik. Ki aslında zorunlu üyelik anayasaya aykırı bir durum. Bütün ordu mensuplarının maaşından otomatik olarak yüzde 10 kesiliyor. Emekli olduklarında bu para nemalandırılarak, Emekli Sandığı’nın yanı sıra ikinci bir emeklilik ikramiyesi olarak geri dönüyor.
Yedek subaylar dahil mi bu ‘kes-öde’ sistemine?
Şöyle: Yedek subayların maaşından yüzde 5 kesiliyor fakat OYAK yasasında geri ödemeler için 3 yıllık üyelik şartı olduğu, yedek subaylık süresi de hiçbir zaman 3 yıl sürmediği için kesilen para geri ödenmiyor kasada kalıyor.
Yedek subayların paraları gasp ediliyor yani…
Evet, yasadaki düzenleme dolayısıyla sonuç bu oluyor. Bir diğer avantaj da bir takım vergi muafiyetlerinin öngörülmüş olması. Şirketlerden OYAK’a aktarılan gelirlerde OYAK her türlü vergiden muaf.
Dördüncü avantaj nedir?
OYAK özel kanununda öngörülen, OYAK’ın mallarının devlet malı olarak kabul edilmesi. Bunu birçok hukukçu ‘OYAK’ın malları haczedilemez’ şeklinde yorumluyor.
Yasayla yaratılan bu fiili durumlar dışında OYAK rakipleri üzerinde psikolojik sonuç da doğuruyor mu?
OYAK, Ordu ile ilişkisi olan bir kurum olarak ve Ordu’nun da Türkiye’de yakın döneme dek büyük bir politik gücü olması dolayısıyla bunun OYAK’a bazı avantajlar getirdiğini rahatlıkla öngörebiliriz. Bazıları kamusal görünürlülüğe de çıkmış durumda.
Mesela?
1980’lerin başında OYAK’ın otomotiv sektöründeki iki markasının batması ve bunların Ziraat Bankasına devredilmesi… 90’larda ihaleyle SSK inşaatları alması ve bunları taşerona devretmesi… 2001 krizi sonrasında batık bankalara dair kriter çizilmesinde OYAK’ın çekilen çizginin hemen üstünde kalması… Sümerbank’ın özelleştirilmesinde OYAK’ın, birleşmiş altı bankayı çok ucuza alması. Bu örnekler bize, iktisadi güçle politik güç arasındaki ilişkiyi gösteriyor. Ayrıca sermaye grupları nasıl kendilerine yakın iktidarlar dönemlerinde bazı imkanlar kullanıyorsa ordu da muhtemelen bu imkanları kullanmıştır…
OYAK, bir imtiyazlar ve dokunulmaz alanlar toplamı olarak hep var ve üstelik de artık neredeyse normalleşmiş, kanıksanmış durumda. Hiçbir siyasi iktidar OYAK’a ilişkin bir tasarrufta bulunmadı mı?
Sivilleşme AK Parti iktidarıyla başladı. Öncesinde Özal döneminde birkaç sembolik müdahale dışında herhangi bir sivilleşme çabası olmadı. ANAP iktidarı 12 Eylül’ün kurduğu sistemi sorunsuz sürdürmüştür. Yeterli siyasi gücü vardı ama sivilleşme niyeti yoktu. AK Parti’nin ise hem gücü var, hem niyeti. Ordunun siyasi alandaki varlığının sorgulanmadığı bir yerde ordunun iktisadi gücüyle ilgili de itiraz olması beklenemezdi.
AK Parti iktidarı döneminde OYAK&rsq
uo;a ilişkin bir tasarrufta bulunulacağını düşünüyor musunuz?
Bunun olacağına dair emareler görüyorum. TBMM Dilekçe Komisyonundaki süreç buna evrilebilir.
OYAK içindeki hiyerarşiye geçelim istiyorum. Astsubayların ciddi itirazları var ve AİHM’e de gittiler?
Astsubaylarla ilgili durum hukuksuzluktan ziyade hakkaniyetle ilgili gibi. Mevzuat işliyor. Astsubaylar diyorlar ki: ‘Biz Ordunun büyük çoğunluğunu oluşturuyoruz. (OYAK üye tabanında da bu böyle). Fakat buna rağmen OYAK’ın kurullarında temsil edilmiyoruz. (Karar alma kapasitesine sahip kurullardaki asker üyeler her zaman general düzeyinde yahut üst rütbeli subaylar).’ ‘Orada büyük bir iktisadi pasta var ve biz hak ettiğimizi almıyoruz’ diyorlar. Emekliliğinizde size verilen ikramiye zaten maaşınız oranında. Şirketlerin yönetiminde de yer almak istiyorlar. AİHM’e götürdüler, mahkeme davayı kabul etti.
İngiltere’de böyle birşey olabilir mi?
Karara dair öngörünüz olur mu?
OYAK’ın en önemli avantajlarından biri hem özel hukuk alanında, hem de kamu, idare hukuku alanında yani gri bir alanda işliyor. Çoğu durumda da, OYAK bir idari proje. Çünkü Mili Savunma Bakanlığı’na bağlı özerk bir kuruluş. Mali ve idari açıdan özerk. Genel tanımı bu. Kamu hukuku olmasını da şöyle kullanıyor OYAK, yıllar zarfında kendisine yönelik üyeleri tarafından itirazları idari yargıya taşıyor. İdari yargının da askeri idari yargı ayağına taşıyor. Bu davalar, idari yargı tarafından genellikle kabul görmüyor ya da görülüp üyelerin aleyhine kararlar çıkıyor. Şimdi ilk defa astsubayların yaptığı itirazlar AİHM’e kadar taşındı. Hukuki açıdan en büyük sorun, zorunlu üyelik.
Türkiye’deki süreç nasıl işler sizce? TBMM Dilekçe Komisyonu’ndan çıkacak rapor OYAK hakkında nihai bir karara varılmasına yol açar mı?
Dilekçe Komisyonun süreciyle bağlantılı olarak Sayıştay’ın da OYAK’ta inceleme yapabilmesinin önü açıldı. Ama şunu söylemek lazım; Orduyla doğrudan organik ilişki içindeki bir yapının, ordunun bir kurumunun iktisadi alanın içinde olması garabettir. Burada hemen, çok basit bir şey yapmamız lazım. İngiltere’de böyle bir şey olabilir mi? Asker-sivil ilişkilerinin görece demokratik düzenlendiği bir ülkede bu mümkün olur mu olmaz mı? Varsa bir sorun var demektir. Dolayısıyla bence bunu normal bir şey olarak görmemek gerekiyor en başta. Bunu böyle koyduktan sonra yapılacak olan, büyük oranda siyasal iktidarın ve Meclisin kontrolünde. Çünkü OYAK bir yasaya dayanıyor. Yasayla ilgili düzenlemeler yapılabilir. Özetle ben OYAK’ın tasfiye edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ama tedricen herhalde değil mi?
Evet, tedricen olması gerekiyor. 50 yıllık bir yapıdan bahsediyoruz. Bu yapı içinde hak sahibi olan milyonlarca insan vardır muhtemelen. Bir anda olabilecek bir şey değil. Zaten çok karmaşık bir süreç olacaktır muhtemelen tasfiye süreci. Mutlaka orta vadeli ve önceden açıklanmış, gerekçeleri işleyişi açık bir şekilde belirlenmiş bir süreçte gerçekleşmeli, özel uzmanlardan oluşan bir komisyonun oluşması gerekecek. Kimsenin hak sahipliğine halel getirmeden tasfiye edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
OYAK Güvenlik kârlılık açısından çok önde değil
OYAK Savunma ve Güvenlik Hizmetleri A.Ş soruşturmaların, iddianamelerin konusu oluyor. Son olarak Danıştay saldırısında çok önemli delilleri karartmakla suçlanmıştı. Ergenekon yapılanmasının belli özel şirketler üzerinden bazı operasyonel işlere giriştiği, OYAK Güvenlik ile bunlar arasında bağlantılar ortaya çıktığı söyleniyor?
OYAK Güvenlik’in kurulma sürecinin özel güvenlik sektörünün gelişmesiyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Ama OYAK açısından iktisadi ve kârlılık açısından baktığınızda merkezde duran bir şirket falan da değil.
İktisadi değeri değil de operasyonel değeri ölçülmüş olabilir?
Danıştay iddianamesinde delillerin karartılmasına dair bir süreç işlemiş gibi gözüküyor. Dünyada da Türkiye’de bu ilişkiler böyle gidiyor. Ama OYAK Savunma ve Güvenlik, özü olarak bunun için kurulduğunu düşünmüyorum.
Demokratik olmayan ülkelerde bu yapılar var
OYAK’ın dünya ülkelerinde bir benzeri var mı?
Var, olmaz mı. Ancak demokrasisi gelişmiş ülkelerde değil. Demokratikleşme konusunda çok fazla yol kat edememiş, siyasal tarihlerinde askeri müdahalelerin bol olduğu ülkeler bunlar. Mısır, Suriye, Endonezya, Honduras, Nikaragua, El-Salvador, Şili… Ama OYAK’la birlikte dünyada en erken dönemde var olan modellerden biri Pakistan’da. Hatta orada her kuvvet komutanlığının ayrı bir OYAK’ı var. Türkiye bu örneklerin en erkeni, ayrıca OYAK diğerlerine göre çok daha formel, daha fazla oturmuş bir model. Diğer ülkelerdeki modeller ise daha çok ahbap-çavuş ilişkileri üzerinden yürüyor. Türkiye’de şirketleri daha çok profesyoneller yönetiyor, diğerlerinde daha çok askerler var yönetimlerde. Türkiye’deki modelin ekonomik başarısını da açıklıyor bu. OYAK’ı Türkiye’deki en başarılı ilk beş holding arasında sayabiliriz.
Hangi sektör yükselirse o alana yatırım yaptılar
Yatırım politikasında farklı, anlamlı bir durum var mı?
1969’da OYAK, Renault ile anlaşma yapıyor. Bir yıl önce de Koç grubu Fiat ile anlaşıyor. Çimento sanayine yatırım yapılıyor. Bunlar ithal ikameci sanayileşme döneminin de önemli sektörleri zaten. 1980’lerde daha fazla hizmet sektörü, 1989 sonrası bütün yatırımcılar gibi finans sektörüne yöneliyor. Dolayısıyla OYAK yükselen sektörlere yatırım yaparak hızla büyüyor.
Halen hangi alanlarda var OYAK?
Oyakbank’ı satıp bankacılık sektöründen çıktılar. 90’lardan itibaren yakın zamana kadar finans, merkezi bir yer tutuyordu. Otomotiv ve çimento sektörü ise her zaman güçlüydü. Finanstan çıkarken Erdemir ile demir-çelik sektörüne girdiler. Nakliyat, inşaat, ticaret, gıda, turizm, güvenlik, teknoloji-bilişim, enerji gibi sektörlerde de yatırımları var.