MİT BÖLGE BAŞKANI, T…, BEY'E NE DEDİ?
http://tbmm.ajanspress.com.tr/customer/basic/press/Displayer.aspx?id=21053249&
MİT Bölge Başkanı, T…, Bey’e ne dedi?..
“Muhteşem” 28 Şubat süreci için konuştu, “16 yıl önce yaşananların tekrarlanmaması için çok hassasız” dedi. Yine mağdura yattı; “İstesek belki de böyle bir şeyi organize edemezdik. Bu karanlık dönemin mağdurları olarak hep birlikte bulunuyoruz ama artık bu, aydınlık yarınlara dönüşüyor. Bizzat şahsım ve çalışma arkadaşlarım 28 Şubat’ın mağdurları olduk” şeklinde konuştu.
“Muhteşemin” bu numarası, eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Ümit Yalım’ın 28 Şubat süreci ile ilgili şok açıklamalarına denk düştü. Dün kaldığımız yerden devam edelim. Emekli Kurmay Albay Yalım’ın anlattıklarından sonra “Muhteşem”in samimiyetini(!) bir daha gözden geçirin.
“28 Şubat sürecinde, bir belediye başkanı İstanbul MİT Bölge Başkanlığı’nı ziyaret etti. Bölge Başkanı’na yapılan ziyaretler sesli ve görüntülü olarak kayıt altına alınır. Ziyaret sırasında, MİT Bölge Başkanı G…. Bey, Belediye Başkanına babacan tavrı ile ‘bak T….., sen akıllı adama benziyorsun ama aklını kötüye kullanma’ diyerek tavsiyede bulunuyordu. Ziyaret sonrasına denk gelen günlerde, el altından basına servis edildiği anlaşılan kasetler, televizyon kanallarında yayınlanıyor ve Refah-Yol hükümetine karşı psikolojik harekat yapılarak kamuoyu oluşturuluyordu. O Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan mıydı? Erdoğan muhtemelen bu soruya da cevap veremez ama ‘o Belediye Başkanı ben değildim’ de diyemez.
28 Şubat sürecinde yapılan psikolojik harekatın en önemli aracı, Ali Kalkancı ve müritlerinin zikir görüntüleri idi. O süreçte bir televizyon programına çıkan Tayyip Erdoğan, Ali Kalkancı’nın arkadaşı olmadığını iddia ediyordu. Ancak canlı yayına telefonla katılan Emire Kalkancı, Erdoğan’ın 65 milyon insanın gözünün içine baka baka yalan söylediğini belirterek, Erdoğan’ın evlerine gelip gittiğini ve kocası Ali Kalkancı’nın arkadaşı olduğunu söylüyordu.
Bir Belediye Başkanı, Selimiye Camisi’nin yanından gelerek 1’inci Ordu Karargahına giriş yaptı ve Çevik Bir ile baş başa tam 2,5 saat görüştü. Görüşmeyi izlemek üzere gelen basın mensupları karargaha alınmadı. Çevik Bir görüşme sonrasında, Belediye Başkanı için, ‘Bu öyle bir adam ki Necmettin Erbakan’ı sırtından hançerledi’ diyordu. O belediye başkanı Tayyip Erdoğan mıydı? Erdoğan muhtemelen bu soruya da cevap veremez ama ‘o Belediye Başkanı ben değildim’ de diyemez.
28 Şubat döneminde Silahlı Kuvvetler’den irtica nedeniyle ihraç edilen subay ve astsubayların durumu çok eleştirilmiş ve bu olayın sorumlusu olarak fatura askere kesilmiştir. Ancak Çevik Bir, anılan askerlerin ihracı için Yüksek Askeri Şura’da yapılan oylamada, ilk önce Necmettin Erbakan’ın el kaldırdığını ve Erbakan’ın askerlerin irtica nedeniyle ihraç edilmesi için olumlu oy kullandığını belirtmiştir.
AKP iktidara geldikten sonra, irtica ile mücadele, hükümet üyeleri ve belirli bir kesim tarafından sanki bir suç gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Peki, Tayyip Erdoğan’ın devlet kurumlarına Başbakan sıfatıyla gönderdiği evraklarda, ‘irtica ile mücadele edilecektir’ direktifi var mı? Direktifin altında Erdoğan’ın ıslak imzası var mı? Tayyip Erdoğan, böyle bir direktifim ve imzam yok diyebilir mi?”
Ümit Yalım’ın gündeme getirdiği sorulara da bakalım;
“28 Şubat davası dahil olmak üzere, sivil mahkemelere, CMK 250 / TMK 10 kapsamında, asker kişileri yargılama görevi veren hiçbir kanun maddesi yok. Peki, sivil mahkemeler asker kişileri yargılama görev ve yetkisini nereden alıyor? Anayasa’nın 37’nci maddesinde belirtilen ‘Kanuni hakim güvencesi’ kuralı neden ihlal ediliyor?
Kamuoyunda Ergenekon olarak bilinen davadan İlhan Cihaner Yargıtay’da tutuksuz olarak yargılanırken, aynı Ergenekon davasından Hıfzı Çubuklu neden Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuklu olarak yargılanıyor?
Ergenekon olarak bilinen davadan Saldıray Berk Yargıtay’da tutuksuz olarak yargılanırken, aynı Ergenekon davasından İlker Başbuğ neden Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuklu olarak yargılanıyor?
Hıfzı Çubuklu, İnternet Andıcı davasında, davaya konu olan irtica.org isimli internet sitesinin 2006 yılında kurulduğunu söylüyor. Yani site Hilmi Özkök’ün Genelkurmay Başkanlığı döneminde kurulmuş. Peki, Özkök soruşturma ve yargılama kapsamına neden alınmıyor? Hukukun üstünlüğü, bağımsız yargı, kanuni hakim güvencesi, adil yargılanma hakkı nerede?”
NOT: Gazetecilik mesleğinde örnek aldığım değerli ağabeyim Gazeteci-Yazar Saygı Öztürk’ün yazdığı “Belgelerle 28 Şubat Dünden Bugüne” adlı kitabı piyasaya çıktı. Saygı Öztürk, belgesiz yazmaz. Bir kırılma dönemine ışık tutacak belgelerle dolu kitabı soluksuz okuyacağınıza emin olun.