Umur TaluUmur Talu

Hava-cılık… Kara-cılık! 

Belki yanlış duymuşumdur ama sanırım Hava Kuvvetleri en üst düzeyi çok iyi okurum olmuş!

Nitekim en üstten bir komutan, İstanbul’a bir feribot mesafesi, yeni gittiği birlikte kulaklarımı epey çınlatmış.

Hiç sorun değil, çınlasın kulaklarım; aklım yerinde olduktan, elim tuttuktan sonra.

Yazdıklarım doğru olduğu sürece daha çok çınlatırlar. Yanlış olursa ben utanırım.

Bir asker diyor ki, “Sizin sadece bizimle ilgili yazılarınızı okurdum, Bu tavırdan sonra her yazıyı okumaya başladım”. 

***  

Fakat sorun ben değilim; şunları yazan ve yazdıkları binlerce kişinin hissiyatı olan kendi mensupları. İşte Hava. Onlar için kafa ve vicdan yorsunlar:

“Sevgili Umur Abi; 3 yıldır Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı İKK şubesindeki hukuksuz sorgulamalar, baskı altında imzalatılan tutanaklarla çok sayıda astsubay atıldı. Özel hayatımızla ilgili gizli toplanan belgeler MİT ve polis teşkilatının ortak çalışmasıyla Genelkurmay’a iletiliyor. Bizimle alakasız uydurma ithamlarla,  iftiralarla, fotoğraf ve kamera görüntüleriyle kaç kişinin ekmeğiyle oynanıyor.

Beni de sorguladılar, istifa etmezsen seni atacağız diyorlar. 15 yıldır orduya hizmet ettim, hasta bir çocuğum var. Ekmeğimle oynuyorlar. Bir çıkmaz içinde intiharı bile düşünüyorum. Lütfen bunları yazın.” 

***  

İnsanların hayatıyla, haysiyetiyle, çocuğunun aşıyla böyle rahat oynanıyor ve sonra “en büyük acıyı çekenler” hep en tepedekiler, “aldanmış” başbakanlar, “oğlu tutuklanmış” bakanlar, büyük sermayeliler, büyük rütbeliler oluyor!

Başbakan “fişleme, izleme, dinleme” konusunda çok hassas..

Bunlar da fiş, bu insanlar da insan değil mi!

Bu da bir hukuk rezaleti değil mi!

Bunları aktarınca, ben suçlu. 

*** 

O yüzden, geçenlerde iki subay ile iki astsubayı yok eden helikopterin nasıl düşmeyeceğini açıklayan ama nasıl düştüğünü açıklayamayanlar şimdi Kara Havacılık’ta kimin bilgi sızdırdığını bulmak için baskı seferberliği mi ilan etmiş?

Neden alttakileri eziyorsunuz; belki de anlatan, dayanamayan bir subaydır. Belki de enkaz dile gelmiştir.

Kara Havacılık, önce kendi bağrından kalkan, orada bakımı yapılmış ve orada kurcalanmış bir uçakta Orgeneral Eşref Bitlis’in nasıl yok olduğunu ortaya çıkartsın!

Çünkü kuşak kuşak, üzerinde hep şaibe olarak kalacak.

Sonra bakarsınız, ne sızmış, kim sızdırmış diye!