GENERALLERİ EMEKLİ EDERKEN
http://www.medyatakip.com/medya_sistem/yb_kupurgoster.php?gno=201208259331&ky
Generalleri Emekli Ederken
Yüksek Askeri Şûra toplantılarında, Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesinin terfi, emeklilik ve uzatma kararları alınıyor. Bu kapsamda, darbe soruşturmaları nedeniyle henüz haklarında hüküm verilmemiş olan tutuklu subay ve generallerin durumu en önemli gündem maddesini oluşturuyor.
2010 yılından bu yana yapılan şûralarda, ileride “hak mağduriyetleri” yaşanmaması için terfi sırası gelen tutuklu personelin rütbe bekleme süreleri uzatılmıştı. Bu yıl ise kamuoyuna yansıyan haberlerden, hükümet ve TSK komuta kademesi üzerinde “Tutuklu yargılanan ve daha önce uzatma alan generallerin emekli edilmesi” şeklinde bir baskı yaratılmaya çalışıldığı anlaşılıyor.
Generaller hakkında karar verirken, son dönemde “Atabeyler” ve “Askeri casusluk” gibi yine askeri personelin yargılandığı davalarda verilen beraat kararlarının altını çizmekte yarar var. Örneğin ‘Atabeyler davasının beraat eden sanık subayları TSK’den atıldıklarıyla kaldılar. Kariyerleri dava sonucu beklenmeden alınan kararlar nedeniyle erken noktalanmış oldu. Dün açıklanan askeri casusluk davasında da arka arkaya beraatlar geldi. Söz konusu bu iki gelişme, başta şûraya başkanlık eden Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere YAŞ üyelerinin yargılanan askeri personel hakkında karar verirken dikkatli hareket etmeleri gerektiğine ilişkin işaretlerdir.
Biz dikkat çeksek de AKP hükümetinin, sorunun hak kaybına yol açmadan aşılması için TSK Personel Kanunu’nda yapabileceği yasal düzenlemeleri iki yıldır gündemine dahi almamış olması düşündürücüdür. Maalesef bu hal tarzı, yarın kamuoyuna açıklanacak kararların bir ön habercisidir.
PAKET PAKET ÜSTÜNE…
Başta Ergenekon, KCK ve Balyoz gibi dava ve soruşturmalar olmak üzere, Türkiye’deki yargılamalarda gazeteci, öğrenci, akademisyen, asker ve aydınların uzun süre tutuklu kalmaları ve verilen tutuklama veya tutuklamanın devamına ilişkin kararlarda, gerekçe yazılmaması uzun süredir eleştiri konusu. İç ve dış kamuoyunda artan tepkiler karşısında hükümet, 3. yargı paketini çıkardı. Pakete CMY’nin 101’inci maddesinde değişiklik yapan bir düzenleme kondu. Bu değişiklikle, “Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda; a) Kuvvetli suç şüphesini, b) Tutuklama nedenlerinin varlığını, c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu, gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir” dendi.
Ancak yasanın çıkmasının ardından mahkemeler, tahliye taleplerini yine yasada açık olarak yazılan somut gerekçeler yerine soyut gerekçelere dayandırarak reddetti. Örneğin, Ergenekon mahkemesi “Tutukluluk gerekçelerini ayrıntılı yazarsam ihsası rey olur” gibi inandırıcı olmaktan uzak bir gerekçe yazdı.
Pakette, adli kontrol sisteminin uygulanabilmesi için getirilen 3 yıllık üst sınırın kaldırılması da uzun tutuklulukları engelleyebilecek bir uygulama olarak takdim edilmişti. Bu değişkliği de hâkimler dikkate bile almadı.
Paketin üçüncü olumlu unsuru olararak “özgürlük hâkimleri”nin atanması sayılmıştı. Bu hâkimler de ne öğrenciler ne de gazeteciler hakkında tek bir tahliye kararı vermiş değil.
Ancak, 3. paket sayesinde içeriden çıka çıka Bahçelievler’de 7 TİP’liyi elbise askısıyla boğup kurşunlayarak öldüren katiller çıktı.
Son değişiklikler geçerken sorunların çözüleceği umudunu pompalayan hükümet çevreleri şimdi de 4. paketten bahsediyor. Sonbaharda getirilecek yeni paketle AİHM’de Türkiye’nin mahkûmiyetine neden olan uygulamalar ortadan kaldırılacakmış. Üçüncü paketten kimlerin yararlandığına bakmak 4. paket hakkında fikir verebilir.