GENELKURMAY BAŞKANI'NIN TELEFONA ÇIKMAMA LÜKSÜ YOK
STAR GAZETESİ
http://www.medyatakip.com/medya_sistem/yb_kupurgoster.php?gno=2012111781720
DARBE KOMİSYONU’NUN YASAR BÜYÜKANIT VE TANSU ÇİLLER TUTANAKLARI
Neden ‘iyi çocuk’ dedi
YAŞAR Büyükanıt, ‘iyi çocuk’ dediği Şemdinli davası tutuklu sanığı astsubay Ali Kaya’yı 1997 baharında Kuzey Irak’a yapılan operasyonda tanıdığını, o operasyon sırasında kendisinin 3 ay Kürtçe tercümanlığını yaptığını, operasyondan sonra bir daha görmediğini söyledi.
Sanıldığı gibi değil o araba
EMEKLİ olduktan sonra kendisine tahsis edilen zırhlı araç da sorulan Büyükanıt, "Hükümet bana araba falan almadı. Araba Genelkurmay ödeneklerinden Milli Savunma Bakanlığı aldı. Sanıldığı kadar da sey değil çünkü Almanya’dan alındı, sıfır gümrükle geldi. Yani bir şeyin ödülü olarak da verilmedi o araba" dedi.
4 SUİKAST ATLATTIM JİTEM’İ GÖRMEDİM
YAŞAR Büyükanıt, kendisine hic şantaj yapılıp yapılmadığı sorusu üzerine "Pek şantaja pabuç bırakmam. Onun için herhalde yapmamışlardır ama 4 kez suikasta maruz kaldım. Hepsinde Allah yardım etti" dedi ve suikast girişimlerini anlattı. "JİTEM diye bir teşkilat görmedim" diyen Büyükanıt, bazılarının kendilerini JİTEM elamanı olarak yasadışı isler yaptığını bildiklerini anlattı.
TANIKLIK YAPTIM 3 GÜN KENDİME GELEMEDİM
ŞEMDİN Sakık’ın, Ergenekon tanıklığını eleştiren Büyükanıt, "Senelerce terörle mücadele etmiş bir insan olarak şahitliğe çağrılmasını yadırgadım" dedi. "Balyoz davasında tanıklık yaptım, 3 gün kendime gelemedim" diyen Büyükanıt, İlker Başbuğ için de ‘Teğmenliğinden beri tanırım. Benim ağzım şuna varmıyor; bir Genelkurmay Başkanı terör örgütü lideri olamaz" dedi.
Genelkurmay Başkanı’nın telefona çıkmama lüksü yok
Büyükanıt "Hiçbir zaman bir Başbakanlık düzeyinde aranacak da Genelkurmay Başkanı kendi inisiyatifi içinde telefona akmayacak. Bir kere böyle bir şey olamaz" dedi.
GENELKURMAY eski Başkanı Yaşar Büyükanıt’ırı TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu‘na bilgi verdiği toplantının tutanakları yayınlandı. Komisyon’da 2 saat 35 dakika kalan Büyükanıt, 27 Nisan bildirisininden, Başbakan Tayyip Erdoğan’la Dolmabahçe‘de yaptığı görüşmeye, İlker Başbuğ’un tutuklanmasından, Şemdin Sakık’m Ergenekon tanıklığına kadar pekçok soruya cevap verdi.
Haber versem işin şekli değişirdi
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi 27 Nisan gecesi Genelkurmay internet sitesinde yayınlanan bildirinin asla ve kata bir muhtıra olmadığını savunan Büyükanıt, "27 Nisan bildirisi, benim tarafımdan kaleme alınıp kamuoyuna duyurulan bir bildiridir. Bu bildirinin yayınlanacağından o zamanki kuvvet komutanlanna ve Jandarma Genel Komutanına bilgi vermedim. Onlan bu işin içine katmak istemedim.
O zaman işin şekli, mahiyeti değişebilirdi" diye konuştu. Bildirinin Cumhurbaşkanlığı seçimine mani olmak için yapılmadığını savunan Büyükanıt, TSK’nın özellikle laiklik konusundaki hassasiyetinin toplumla paylaşılması ürünü olduğunu iddia etti.
Başbakan’ı arabadan aramak istemedim
Bildirinin yayınlandığı gece hükümetin telefonlanna çıkmadığı iddiaları hatırlatılan Büyükanıt şöyle konuştu: "Birincisi, hiçbir zaman bir Başbakanlık düzeyinde aranacak da Genelkurmay Başkanı kendi inisiyatifi içinde telefona çıkmayacak. Bir kere böyle bir şey olmaz. Bildimin yayınlandığı sabah saat 06. 00-06.30 civarında Ankara’dan kara yoluyla İstanbul’a yola çıktım. Makam arabalarında gizli telefon yok. Bana karargahımdan Başbakan’m aradığını söylediler ama arabadan aramak istemedim.
İstanbul’dan ilk aradığım Başbakan’dı
‘Haber verin’ dedim sekretaryasma ben 2-3 saat sonra İstanbul’da olurum. İstanbul’a geldiğimde, vardığımda ilk işim Sayın Başbakanı aramak. Nitekim, İstanbul’a geldim, ilk aradığım kimse Sayın Başbakan’dı. Uzun bir görüşme yaptık. Dolayısıyla, şöyle bir şeyi kabul etmek asla mümkün değil: Efendim, ben isteyerek telefonlara çıkmamışım. Bir Genelkurmay Başkanın bu lüksü olmaz" dedi.
BAŞBAKAN ÇAĞIRINCA ‘GELİYORUM’ DENİR
KOMİSYON tutanaklarına göre; Dolmabahce görüşmesinin cok yanlış değerlendirildiğini, Genelkurmayın, Başbakanlığa bağlı olduğunu, TSK’nın amirinin Başbakan olduğunu belirten Büyükanıt "İhtiyaç duydukça bir araya gelip görüşürler" dedi. Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit’e başbakanlıkları döneminde askeri danışmanlık yaptığını, onlarla yaptıkları görüşmelerden hiçbirinden sonra da basın açıklaması yapmadığını anlatan Büyükanıt "Dolmabahce görüsmesi de bu görüşmelerden bir tanesidir. Tesadüfen ben İstanbul’daydım. Sayın Başbakan da İstanbul’daydı. Telefonla görüştük. ‘Zaman nasıl uygunsa gelin, görüşelim’ dedi. Başbakana benim diyeceğim sey ‘geliyorum’ demektir, başka bir cevap verecek halim yok" diye konuştu.
Görüşmenin kayıtları tutuldu mu?
Büyükanıt, "Devlet sırrı mı?" sorusunu yöneltti ve ekledi: "Ben acık söyleyeyim, ‘devlet sırrıdır’, ‘değildir’ diye bir sey söyleyemem, böyle bir değerlendirme yapamam ama bunun içinde hassas konular görüşülmüştür. Biri asker, biri Başbakan.
Tabii ki, başta güvenlik konuları olmak üzere bazı şeyleri görüsmüsüzdür." Basbasa görüştüklerini hatırlatan Büyükanıt, "Ben de not almadım, Başbakanın not aldığını görmedim. Başka görevli, Başbakan’ın sekretaryasından görevli filan da hiç kimse yok. Onun için öyle bir kayıt yok" dedi.
İhale vermedim medya patronları hedef yaptı
Çiller; medya patronlarının hedefi olmasının arkasında özelleştirme ihalelerinin olduğunu söyledi.
28 ŞUBAT sürecinin Başbakan Yardımcısı eski Başbakanlardan Tansu Çiller, Yeniköy’deki villasında ağırladığı darbe Komisyonu üyelerinin sorularını yanıtlarken, "Kartel medyası" tabirinin ilk olarak kendisi tarafından kullanıldığını belirten Çiller, o dönem başında bulunduğu DYP’nin "hedef seçilmesinde" özelleştirmelerin tümünü almak isteyen "kartel medyasının rolünün büyük olduğunu" söyledi. Çiller, medya patronlanyla giriştiği kavganın nedenlerini şöyle anlattı:
Bir daha bir daha istedi
"Kartel medya, özellikle özelleştirme sürecinde, özelleştirme sürecinin öne çıktığı dönemlerde işaret edilmesi gereken bir sakıncayı da beraberinde getirdi. O zamana kadar iş adamı olmayan medya sahipleri yavaş yavaş iş dünyasının önderleri halinde ortaya çıktılar ve bu yapılırken de Özal’ın açtığı çığırda DYP’nin bütün programlarında özelleştirme öne çıkıyordu. Dolayısıyla bu özelleştirmeyle birlikte iştahlar açıldı.
Medya patronları gelip bu özelleştirmeden pay almak istediler.
Mesela çimento sanayi.. .Bir tane çimento sanayisini alıyor; giriyor, özelleştirmede kazanıyor bir medya patronu. Bir daha istiyor, ikincisini de kazanıyor ama tümünü istiyor. Tekel o
lur, tekel olur. Mümkün mü bir iktisat profesörünün bunu görmemesi? Durduruyorsunuz. Durduğunuz an ne oluyor? Bir büyük kavga, varan 1, varan 2, varan 3 falan böyle bir sürü şey."
İrticayı tehdit görmedim
O dönemle ilgili’ keşke’leri olup olmadığı sorulan Çiller, "(Refah Partisiyle koalisyon yapmam) derken gerçekten samimiydim. Yani o, kanlı, bilmem neyli ihtilaller, canım böyle şey mi olur? Yani DNA’larım reddetti" dedi. Boğaziçi Üniversitesi’nde, başörtüsü yasaklarına çok şiddetle karşı çıktığını anlatan Çiller, irticayı hiçbir zaman iç tehdit olarak görmediğini anlattı. Çiller, 2002 Ağustos’unda Ecevit Hükümeti’nin zor günler geçirdiğini, DSP’nin parçalanmaya başladığını anımsatarak, bu sırada Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan’ın kendisine Başbakanlık teklif ettiğini söyledi.
Faili meçhuller benle mi başladı?
FAİLİ meçhullerin kendisi döneminde başlamadığını, 1992’de faili meçhullerin zirve yaptığını anlatan Çiller, "1993’ün ikinci yarısında kendisinin göreve geldiğini, o dönemde de faili meçhuller islendiğini, 94’te düzeldiğini, 95’te aşağı indiğini, 97’de keza en dip yaptığını" anlattı. Çiller, eski DEP’lilerin Meclis’te yaka paça gözaltına alınmasına üzüldüğünü, ancak onların yargıyla teslim edilmesinin doğru olduğunu söyledi. Öldürülecek işadamları listesiyle ilgili de konuşan Çiller, "Evet, böyle bir liste geldi benim önüme.
Tahmin ediyorum ki İçişleri Bakanlığı’ndan geldi. MGK’da da bu tarz birtakım is adamlarının finansman için tehdit edildiği, ve zorla para toplandığı ifade edildi. Benim verdiğim mesaj ‘Kimse buna boyun eğmesin, biz bunları koruruz. Kim bunu yapıyorsa bunları da önleriz’di. Yani is adamlarına ‘Sizi öldürürüz’ değil canım. Yani akıl tutulması lazım, bir başbakan cıkacak ilk önce öldüreceği insanların listesini yapacak, ondan sonra o listeyi ilan edecek, sonra onları tek tek avlayacak; el insaf, el insaf" diye konuştu.