BARIŞIN BEDELİ NE OLACAKTIR
http://tbmm.ajanspress.com.tr/customer/basic/press/Displayer.aspx?id=21053926&
Barışın bedeli ne olacaktır
Gerçekten tarihi günler yaşıyoruz.
30 yıldır ocaklar söndüren, oğul, koca, kardeş acısının en dibine dek yaşandığı “kirli bir savaşın” sonuna gelmek üzereyiz.
Barış için umutlar yeşermek üzere…
Ve ben çok umutluyum…
Barış için çok umutluyum ama bunun “bedeli” ne olacak diye de sorgulamadan duramıyorum.
Elbette savaş için kanla ödenen bedel ortada iken, barış için ödenecek bedelin lafı olmaz, diyesim geliyor ama yinede sorguluyorum…
Yeni başlayan bu sürecin adının “barış süreci değil İmralı süreci” olarak konulması işin bir başka çarpıcı yanı.
Öcalan, 3 aşamalı bir yol haritasını sundu ve süreç buna göre şekillenecek.
BDP ve PKK bu 3 aşamaya aynen uyacaklarını açıkladılar.
Şimdi bununla ilgili çok detaylı yorumları ve analizleri zaten tv ve gazetelerden okuyorsunuz.
Ama bir konunun analizine hiç ama hiç girilmiyor.
Ben bunun çarpıcı bir sorgulamasını yapmak istiyorum:
Öcalan’ın sunduğu 3 aşamalı yol haritasının 2. aşamasında yer alan hüküm, “yeni bir anayasa ile tam demokratik bir yapının kurulmasını” içeriyor…
Bunun anlamı: “barışa giden yolun olmazsa olmaz şartlarından birisi yeni anayasanın yapılmasıdır.
“Yani, yeni anayasa yapılıp yürürlüğe konulmazsa barış olmaz…”
Meclisteki partiler de yeni anayasa yapılmasını istiyorlar ama AK Parti ile CHP ve MHP arasında “Başkanlık sistemi” konusunda uzlaşmazlık var.
Ve Başbakan “yeni anayasa partilerin uzlaşması ile hazırlanmazsa bizim taslağımızı TBMM’ye getirir, halk oylamasına gideriz” dedi.
Öyle görünüyor ki, işleyen süreç başbakanın dediği gibi olacak ve “içinde Başkanlık sistemi ile beraber Kürtlerin taleplerini de içeren bir anayasa taslağı TBMM gelecek.”
Ve dananın kuyruğu da tam burada kopacaktır.
AK Parti, bu yeni anayasa taslağının arkasına “barışı istiyor musunuz, istemiyor musunuz” ikilemini koyacaktır.
30 yıldır kan görmekten, şehit cenazesi kaldırmaktan, oğul acısı çekmekten yılmış bir halk, elbette “barış olsun, PKK gitsin, akan kan dursun da isterse başkanlık sistemi olsun,” demekte tereddüt etmeyecektir.
İşte barışın bedeli budur.
Elbette ki yeni anayasa da temel hak ve özgürlükler daha ileri düzeyde tutulacaktır.
Ama bu “tam demokratik bir Türkiye’nin kurulacağı anlamına gelmeyecektir.”
Siyasi partiler kanunu, seçim kanunu, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü ve en önemlisi emekçilerin haklarının en üst düzeyde tutulmasını sağlayacak sendikalar kanunu, Alevilerin taleplerini içeren kanunlar demokratikleşmedikten sonra “lafzıyla demokrat olan bir anayasa” sadece ve kısmen Kürtlere kültürel haklar vermekten öte gitmeyecektir.
İşte BDP ve HDK’nın tarihsel sorumluluğu da tam da burada ortaya çıkmaktadır.
Yani, “barış için her türlü zillete evet mi, yoksa barışa rağmen demokratikleşmeyi zorlamak mı, sorusu en geç 1 yıl içinde karşı karşıya kalacağımız sorudur.”
Buyurun siz karar verin…