Askere karışma dersen asker de karışmaz
BAYRAĞIN indirilmesinin faturası askere çıkarıldı.
Büyük ihtimalle sonunda bu işin sorumlusu "nöbetçi er" olacak.
Yakacaklar çocuğun askerliğini, bayrağın şerefi, namusu kurtulmuş olacak.
Peki öyle mi acaba?
Sorumlu asker mi?
Barış süreci diye kimsenin içeriğini bilmediği bir süreç yürütülüyor.
Birtakım pazarlıklar yapılıyor.
Yapılsın itirazım yok ama kimse, büyük ihtimalle hükümet üyeleri bile içeriği bilmiyor.
Bizlerin bildiği tek şey, "Aman süreç bozulmasın. Sesimizi çıkarmayalım".
İki yıla yakın bir süredir bölgedeki Türk Silahlı Kuvvetleri’ne "izle, seyret, ilişme" taktiği veriliyor.
Asker de aldığı emir doğrultusunda izliyor.
Yol kesiliyor, asker izliyor.
Çocuk yaşta PKK’lılar kimlik kontrolü yapıyor, asker izliyor.
PKK vergi topluyor, asker izliyor.
Silahlı PKK’lılar önlerinden geçiyor, asker izliyor.
Ve en sonunda bayrağımız indiriliyor, asker onu da izliyor.
Çünkü ona "Karışma" talimatı verilmiş.
Karışmıyor.
Haklı olarak karışmıyor.
Çünkü gıkını çıkarsa "Ergenekoncu" olacak.
"Hop n’apıyorsunuz!" dese, barışı bozmaya çalışan paralel komutan olacak.
Hele hele Allah muhafaza silaha dayansa, hükümete başkaldırmış darbeci asker kalıntısı yaftası yiyecek.
O yüzden asker seyirci.
Bayrağı indirseler de seyirci, yerine PKK bayrağı çekseler de seyirci.
Hemen size Diyarbakır’da bayrak indirme olayı üzerinden bir değerlendirme yapayım.
Diyelim ki, Türk bayrağı gönderden PKK’lı çocuk tarafından indirilirken oradaki asker inisiyatif kullandı ve göndere çıkan kişiyi vurdu.
Ardından Diyarbakır’da olaylar patladı.
Ölenler, yaralananlar oldu.
Ne olacaktı tahmin edebilir misiniz?
Ben söyleyeyim.
O birliğin komutanı hemen bazı gazeteler tarafından "paralel komutan" ilan edilirdi. Barış sürecini bozmak için böyle davrandığı öne sürülürdü. Çeşitli dosyaları açılır, geçmişinden birtakım mevzular önümüze koyulurdu. Ne Alman ajanlığı kalırdı, ne İngiliz. Hatta İsrail ordusuyla ortak tatbikata katıldığı için böyle yaptığı bile söylenirdi.
Asker de bunu bildiği için izlemekle yetindi.
Ne oldu?
Sonuç değişmedi. Şimdi yine hain oldu, sorumsuz oldu, görevini yapmayan oldu, bilhassa müdahale etmeyen paralelci oldu.
Türkiye’de herkes, her an bu yaftalarla karşı karşıya kalabilir.
Çünkü Türkiye’de iyi olan ne varsa hepsinin sorumlusu hükümettir.
Kötü olan ne varsa hepsinin sahibi diğerleri.
Cehalet ve egemenlik
MURAT Bardakçı’nın Tarihin Arka Odası programında Dr. Necdet Özgelen’i izledim bu hafta sonunda.
94 yaşında psikiyatri ihtisası yapmak için, daha doğrusu ihtisaslarına psikiyatriyi de eklemek için 10 bin sayfa ders çalışan Doktor Necdet Amca’yı.
1940’lardaki Türkçülük hareketi ve Nihal Atsız’ı anlatmak için Murat’ın konuğuydu, ama bana sorarsanız son yıllarda duyduğum en muazzam cümleyi kurduğu için anlattıklarının geri kalanını hatırlamıyorum bile.
Program boyunca ve hâlâ aklımda o cümle var.
Dr. Necdet Özgelen, programın bir yerinde şöyle dedi:
"BEN, BİZ TÜRKLERİN YURT EDİNDİĞİMİZ BU COĞRAFYADA KALICI OLACAĞIMIZI ZANNETMİYORUM. BU CEHALETLE, BU BİLGİSİZLİKLE BU TOPRAKLARDA HÜKÜM SÜRMEMİZE İZİN VERMEZLER."
Evet, büyük harflerle yazdım ki, gözünüzden kaçmasın.
Yüzyıllar süren nice büyük imparatorluklar, Roma gibi, Emevi Devleti gibi, Bizans gibi, Osmanlı gibi bilime, bilgiye ve adalete sırtlarını döndükleri gün öyle veya böyle tarih sahnesinden silinmeye başlamışlar ve sonunda silinmişlerdir.
Dr. Özgelen’in bu tahmini ne yazık ki, çok ciddi bir durum tespitidir.
Cehalet elbette egemen olabilir.
Ama o egemenlik asla kalıcı olamaz.
Sykes-Picot haritaları
MUSUL’da olan biteni hayretle izliyor, "Allah Allah neler oluyor orada" diye kafa sallayıp duruyoruz.
Suriye’de Türkiye’yi tehdit eden IŞİD, Musul’u ele geçirdi.
Konsolosumuzu peşmergeler kurtarmış.
Süper güç, oyun kurucu Türkiye ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor.
Anlamaya çalışanlar için buraya iki harita koyuyorum.
Bakınca belki anlarlar neler olup bittiğini.
Bu haritalar meşhur Sykes-Picot anlaşmasının sonuç haritalarıdır.
1915-16 yıllarında Küçük Asya’nın paylaşılması esnasında İngilizler ile Fransızlar arasında sorun yaşanması üzerine hükümetleri tarafından görevlendirilen İngiliz Sykes ile Fransız Picot’un bir yıllık çalışma sonucunda üzerinde uzlaştıkları haritadır.
Daha sonra Çarlık Rusyası bu haritaya itiraz etmiş ve payını talep etmiş, ancak Bolşevik İhtilali sonrası Bolşevikler bu talepleri uygulamaya koymaktan vazgeçmiştir.
Haritalardan biri bugün Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün topraklarının paylaşımı ve oluşturulacak devletlerle ilgilidir.
Diğeri ise Rusların da konuya dahil olmasıyla paylaşıma Anadolu topraklarının da katılmasıyla oluşmuştur.