ASKERE DARBE
AYDINLIK
http://www.aydinlikgazete.com/yazarlar/243-orsankoymen/55759-orsan-k-oymen-askere-darbe.html
Askere darbe
AKP yıllardır, askeri darbe kurgusu üzerinden bir mağduriyet edebiyatı ortaya koyarak, despotik uygulamalarını gerekçelendirmeye çalışıyor. Buna rağmen Türkiye’de askeri darbe olmadı, ama hükümet askere darbe yaptı. Devletin tüm kurumlarında dinci yapılanma ve kadrolaşma yoluna giden AKP, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de içine sızmak için, yıllardır büyük bir çaba harcıyor.
AKP’nin askere birinci darbesi, “Ergenekon”, “Balyoz” ve “Casusluk” adıyla anılan sahte yargı süreçleriyle başladı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ve üst düzey subayları “darbe planladıkları” ve “terör örgütü kurdukları” iddiasıyla yıllarca hapiste yattılar. Sahte kanıtlar ve sahte tanıklarla, askerler yıpratılmaya ve itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Bir anda, kendi ordusuyla kavgalı ve çatışmalı bir hükümet modeli ortaya çıktı.
AKP’nin TSK’ya ikinci darbesi de geçtiğimiz hafta gerçekleşti. Başbakan olur olmaz, türbanı 18 yaş altı okullara sokan Ahmet Davutoğlu, şimdi de, Jandarma Genel Komutanlığı’nın ve ona bağlı birimlerin “tayin ve terfi” yetkisini İçişleri Bakanlığı’na bağladı. Böylece AKP, Emniyet Genel Müdürlüğü ve ona bağlı birimlerde gerçekleştirdiği dinci kadrolaşmayı, şimdi de Jandarma bünyesinde yürütecek. AKP Jandarma’da kimi isterse o tayin edilecek, o terfi edecek. Örneğin, eşinin başı açık mı değil mi, camiye, namaza gidiyor mu gitmiyor mu, oruç tutuyor mu tutmuyor mu, içki içiyor mu içmiyor mu, AKP’yi destekliyor mu desteklemiyor mu, Jandarma’da da bunlar üzerinden tayin ve terfiler dönemi başlayacak.
***
AKP nasıl kendi polisini yarattıysa, şimdi de kendi jandarmasını yaratacak. Polisin “Halk İçin Emniyet, Adalet İçin Hizmet” sloganı nasıl “AKP İçin Emniyet, Adaletsizlik İçin Hizmet” uygulamasına dönüştüyse, aynı şey artık Jandarma’da da söz konusu olacak. AKP yüz binlerce Jandarma kuvvetini kendisine tamamıyla bağlayarak, elindeki silahlı gücü de büyük ölçüde genişletmiş olacak.
İçişleri Bakanı Efkan Ala ise, kendisine yöneltilen, “Bu uygulamayla Jandarma siyasallaşmayacak mı?” sorusuna pişkin pişkin “Siyaset kötü bir şey midir?” diye yanıt vermiştir.
Siyaset kötü bir şey değildir, ama polisin ve jandarmanın içinde siyaset yapmak ve buraları AKP’nin çiftliğine çevirmek kötü bir şeydir! Ancak anlaşılan, Davutoğlu’na ve Ala’ya göre bu kötü bir şey değildir!
Sadece güvenlik güçlerini içeren kurumlarda değil, genel olarak tüm kurumlarda kadrolar büyük ölçüde, yeteneklere göre değil, “biat” ve “dindarlık” ölçütü üzerinden oluşuyor. Bu, Anayasa’da yer alan laiklik ilkesinin rafa kaldırılması, Orta Çağ zihniyetinin geri dönmesi anlamına gelmektedir.
***
Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı yaparken “Dindar bir Cumhurbaşkanı seçeceğiz” diyen, “dindar bir gençlik yetiştirmeyi” hedeflediğini açıkça ilan eden Recep Tayyip Erdoğan’ın yönettiği bir ülkede, Jandarma da yakında, bir imam ordusuna dönüşür.
Din temelli dış politika, din temelli iç politika, din temelli yargı, din temelli eğitim, din temelli ülke yöneticisi belirleme işinden sonra, şimdi de din temelli güvenlik yapısıyla karşılaşacağız.
Sadece camiye tayin çıkartmak için değil, Türkiye’de herhangi bir yere gelmek için öncelikle imam olmak gerekiyor. Ne kadar imamsan o kadar iyisin! İmam Cumhurbaşkanı, imam Başbakan, imam Başbakan Yardımcısı, imam Milli Eğitim Bakanı, imam İçişleri Bakanı, imam Dışişleri Bakanı uygulamasından sonra, şimdi de imam asker uygulamasına geçilecek! Türkiye Cumhuriyeti de muhtemelen 100. yılında Türkiye İslam Cumhuriyeti’ne dönüşecek!
Vahim olan bir başka durum ise, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tüm bunları içine sindirebilmesi, AKP’nin TSK’ya dayattığı uygulamalara direnememesi. Oysa, demokratik bir ülkede, bir kurumla ilgili bu kadar ciddi bir karar alınacağı zaman, o kurumun görüşü alınır, o kurumun başında olan kişilere danışılır, ülkenin temel kurumları ülkeyi yöneten siyasi partinin keyfine göre ters yüz edilemez.
***
Genelkurmay Başkanlığı bu süreçte nasıl bir yol izlemiştir ve nasıl bir görüş ifade etmiştir? Genelkurmay Başkanlığı hangi gerekçeyle bu uygulamayı kabul etmiştir? Yoksa Genelkurmay Başkanlığı’nın itirazına rağmen mi bu uygulama yürürlüğe girmiştir?
Türk halkının güvenliğini korumakla yükümlü Genelkurmay Başkanlığı bu konuda Türk halkına bir açıklama yapmak zorundadır.