BU ASTSUBAYLARIN DERDİ NE?
http://www.anadolugazetesi.net/bu-astsubaylarin-derdi-ne-a-11474.aspx
Bu astsubayların derdi ne?
Şinasi Kula
sinasikula@hotmail.comBu astsubayların derdi ne?
Evet evet, yanlış mı okudum acaba yazı başlığını demeyin. Ya da benden ötürü yanlış mı yazdı, dil sürçmesi misali kalem sürçmesi mi oldu demeyin. Resmen ve aleni bu astsubayların derdi ne diye kamuoyuna soruyorum. Neymiş efendim, sahip çıkıyorlarmış! “Hepimiz Mehmetçiğiz” sloganları eşliğinde Güneydoğu’da şehit edilen askerlerimiz için çığlıklar atıyorlarmış. Şehit polis ve Mehmetçiklere sahip çıkmak için toplandıklarını söylüyorlarmış. Bu kadarla da yetinmemişler, astsubay hakları için önce oturma eylemi akabinde sonuç alana kadar açlık eylemini başlatıyorlarmış. Eskişehir Valiliğine müracaatta bulunmuşlar. Bir de demişler ki; “ülkemiz üzerinde oynanan kalleşçe oyunlar, vatan topraklarımız üzerindeki dolaşan kara bulutlar her zaman olduğu gibi yine haklarımızın önüne geçti. Yine önce vatan dedik, haklarımız polis ya da asker şehitlerimizin canlarından asla daha değerli değildir dedik ve işte buradayız” demişler. Polisimize, askerimize ve tüm insanımıza yaptıklarınızın bedelini bir gün mutlaka sizlere ödeteceğimize ant içeriz” demişler…
Vay vay vay, siz ha! Koca koca aklı başında sandığımız insanlar! Bu ne cüret kardeşim! Size mi kaldı şehitlere sahip çıkmak? Size mi kaldı vatanı korumak! “Polisimize, askerimize ve tüm insanımıza yaptıklarınızın bedelini bir gün mutlaka sizlere ödeteceğimize ant içeriz” diye bizi sahiplenmek size mi kaldı? Biz memnunuz halimizden kardeşim, istikrarımızı neden bozuyorsunuz ki? Hem ne olmuş yani dünyanın sonu mu olmuş? Neyinize yetmiyor emekli aylığınız? Ne olmuş bacağınızı, kolunuzu, sağlığınızı kaybetmişseniz yani bakınız hayat devam ediyor sonuçta. Hem askerlik bu yan gelip yatılmaz ki bu ocakta…
Çıldırttım sizleri değil mi saygın okurlarımız, ne küfürler ettiniz bu yazımı okurken, bu adam delirdi mi ne dediniz biliyorum? Delirmedim ama sınırdayım. İnanın en az o emektar, yiğit astsubaylarımız kadar hüzün ve öfke dolu yüreğim. Kendimi zor tutuyorum fevri davranmamak, kontrolümü kaybetmemek adına. 92 yıl önce Kurtuluş Savaşı Destanını yazan bu halk aynı halk mı diye sorguluyorum bazen. Duyarsızlığın, kaderciliğin, hatta amigoluğun gözünü kararttığı günümüzde insanlığı sorguluyorum. Vefayı sorguluyorum biliniz ki! Bencilliğin, zehirli bir sarmaşık misali insan onurunu nefessiz bıraktığı güneşsiz bıraktığı bir dünyada boğulur gibi oluyorum adeta. Yalanların havada uçtuğu ülkemde, insanların gözünün içine bakarak aldatanların fink attığı ülkemde, “ben bunları hak etmedim” diye kahroluyorum. Dilenci kültürünün tercihleri sonucu, hak etmediğim halde dayatılan yaşam biçiminden yoruldum. Kâbustan uyanamayan bastırıklanmış insan gibi kan ter içerisindeyim her gün…
Bu ülkenin yurtsever insanlarından biri olarak, sizin sesinizin duymazdan gelinmesine kanıyor yüreğim. Göremeyen gözlere, duymayan kulaklara çığlığınız olasım geliyor. Yüreklerinize umut, gamzelerinize tebessüm olasım geliyor. Müjde olasım geliyor çocuklarınızın geleceğine. Emektar eşlerinizin mutfağında “bolluk bereket” olasım geliyor. Zira söz bitti dostlarım…