ASTSUBAYLAR NE İSTİYOR?-3 (SAĞLIKTA ÇİFTE STANDART İSYANI)
POSTA
ASTSUBAYLAR NE İSTİYOR? – 3
SAĞLIKTA ÇİFTE STANDART İSYANI
Emekli astsubaylar Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ndeki 3 poliklinik ayrımını eleştiriyor. Emeklilerden, yargıdan yeşil pasaporta ve tayinlere kadar pek çok sorun dinliyoruz
Görevdeki astsubaylarla emekli astsubayların dertleri aynı. Fakat emekliler hem konumlarından doğan serbestlikle hem de statülerinden dolayı yaşadıkları sorunların çokluğu nedeniyle adeta feryat ediyorlar. Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği’nden (TEMAD) alınan bilgiye göre; derneğin 90 şubesi var. 100 bin emekli astsubay olduğunu öğreniyoruz, bunların 42 bini de derneğe üye. Vefat eden astsubayların eşleri de eklendiğinde bu sayı 200 bini buluyor. Bir de çalışan 100 bine yakın astsubayı kattığımız zaman 1 milyonu aşkın büyüklükte bir aileden söz edebiliriz.
Gülhane sorunu
Sağlık hizmetleri konusunda karşılaşılan sorunları bir emekli kıdemli başçavuş anlatıyor: "Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne (GATA) gittiğimiz zaman, hastanenin A polikliniği, B polikliniği olarak ayrıldığını görüyoruz. A polikliniği general ve amirallere, B polikliniği üst subaylara, binbaşı ve üzerine ayrılmış. Diğerleri normal poliklinikte muayene oluyor. Dolayısıyla astsubay hangi rütbeye gelirse gelsin, onu normal poliklinikte muayene ediyorlar."
Diyeceksiniz ki, önemli olan muayene. Şu poliklinikte, bu poliklinikte, yapılması o kadar önemli değil. Generallere o kadar ayrıcalık tanınması da ordu hiyareraşisine uygun; o kadar fark olsun. Elbet olsun ama iş poliklinik ayrımından ibaret değil, elbet muayene önemli. Ya peki?… Aynı astsubay farkı şöyle açıklıyor: "Normal poliklinikte vizite yapan doktorlar genellikle pratisyen veya asistan, yani yeni doktorlar. Oysa B ve A polikliniklerinde çalışanlar doçent ve profesör."
Emekli astsubay, laboratuvar hizmetlerine de değiniyor: "A ve B polikliniklerinde verilen laboratuvar hizmetleri, olduğu yerde verildiği halde, diğer laboratuvar hizmetleri genel laboratuvarda veriliyor. Bu da çok sıra beklememize neden oluyor. Mesela bir kan tahlilinde 400 kişinin içine giriyorsunuz."
Askeri yargı
Başka bir emekli kıdemli başçavuş, sağlık astsubayı ama askeri yargıyla ilgili bir konuyu gündeme getiriyor. Dediği ve istediği özetle şu: "Askeri mahkeme heyeti doğal olarak hukukçu subaylardan oluşuyor. Fakat mevzuattaki bir hükme göre, o birlikte yeterli hukukçu subay yoksa, yerine sınıf subayları alınarak boşluk dolduruluyor." Oysa, hukuk öğrenimi görerek üniversite diploması alan astsubaylar olduğunu belirten kıdemli başçavuş, sınıf subayı yerine hukukçu astsubayların heyete alınmasını öneriyor. "Hatta, süresini doldurarak astsubaylıktan subaylığa geçenler bile askeri yargıya alınmıyor" diyor ve bir de örnek veriyor: "En son, Mevki Hastanesi’nde bir astsubayımız hukuk fakültesini bitirdi, şu anda Hakkari’de görev yapıyor. Onu piyade sınıfında görevlendirdiler, yargıda görev vermediler. Bunlar bizi üzüyor doğrusu." Bir başka astsubay, bütün bunları, astsubaylarm öğrenim düzeylerinin yükselmesini özendirici bir yaklaşım almamak şeklinde yorumluyor.
Yeşil pasaport
Konular bitecek gibi değil. Bir başka jandarma iki kademeli başçavuş, pasaport konusu üzerinde duruyor. Birinci, ikinci, üçüncü dereceye, yani mesleğin son aşamasına gelmiş astsubayların bugüne kadar yeşil pasaport aldığını belirten başçavuşun anlattığına göre; bir süre önce İçişleri Bakanlığı Genelkurmay Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün de görüşleri alınarak pasaport yasasında bir değişiklik tasarısı hazırlanmış. Tasarıya göre; kıdemli astsubaylara yeşil pasaport uygulamasına son veriliyormuş. Bu haber duyulunca bir heyet, hükümet ve Meclis üzerinde lobi çalışması yaparak, tasarının durdurulmasını sağlamış. Bu tasarının ileride tekrar gündeme gelme olasılığı astsubayları korkutuyor. Astsubaylar haklarının korunması gereğine dikkat çekiyor.
Sık yer değiştirme
Bir başka astsubay, jandarma astsubaylarının atandığı il jandarma komutanlıkları emrinde 2-3 ayda bir yer değiştirilmesinden yakınıyor: "Alay komutanı istediği anda istediği astsubayın yerini değiştirir. Jandarma astsubayları emekli oluncaya kadar en az 30-40 kere ev değiştirir. Bu, jandarma astsubaylar için önemli bir sorun."
‘Aldığım maaşla geçinemiyorum’
İsmini vermek istemeyen bir astsubay şunları anlatıyor: "Astsubay okuluna müracaat tarihinin son beş gününe kadar astsubay nasıl olunur, kesinlikle bilmiyordum. Astsubay, subay nedir bilmiyordum. 7 kardeşim var, ilkokulu, imkanları olmayan Doğu’da bir köyde bitirdim. 1 öğretmen ve 60 öğrenci aynı sınıfta ders yapıyorduk. Babam bir tek eşeğin koşulduğu karasaban ile üç tarlayı sürüp ailemizi geçindiriyordu. Buna rağmen, ‘Oğlum, seni okutacağım’ diyordu. Anam tarlalarda pancar çapalayarak bana harçlık gönderiyordu. Onlar olmasaydı ben şimdi karasabanla çift süren bir insandım. İlkokulu birincilikle bitirip, iki elemeli sınavı kazanıp devlet parasız yatılı ilköğretmen okuluna girdim. Bu okulu bitirenlerin öğretmen olma hakkının ortadan kalkması liseden sonra astsubay olmama giden yolu hazırladı. 26 bin kişi müracaat etti, 1000 kişi alındı ben birincilikle kazandım. Sonra astsubay oldum. Astsubay maaşımla üniversiteyi bitirdim. Binbir güçlükle, yemeden içmeden, kızımı öğretmen, oğlumu mühendis oluncaya kadar okuttum. Geçinemiyorum."
‘Astsubaya ilaçlı stent takılmaz’
Mesleğinde sağlığını kaybeden Emekli Deniz Astsubayı Mustafa Aytar’ın öyküsü çok çarpıcı:
"Kalbimin yüzde 35 performansla çalışması ve kalıcı hasar bulunması nedeniyle malulen emekli edilmiş bir deniz astsubayıyım. Foça’da yeni kurulan olanakları zayıf bir birlikte yoğun iş hayatıma başladım. Akşam, gece, haftasonu, bayram demeden, izinsiz çalışıyordum. Hasta olmak da yasaktı. Bitmeyen bir mesai hayatı yaşıyordum.
Stent bir yılda tıkandı
Bu yokluk ve zor şartlar içindeki yoğun tempoya ve strese kalbim dayanamadı ve bir gün kalp krizi geçirdim. Mesai arkadaşım ikmal astsubayı koluma girip revire götürmek istedi. Birlik kurmay başkanı yarbay, "Nereye gidiyorsun, bir yere gitmek yok, daha çok işimiz var, rapor alırsan seni mahkemeye veririm" diyerek tehditler savurdu. Bu tehditleri dinlemeyip koluma girip revire götürdüklerinde hemen teşhis konulmuş, ambulans çağrılmıştı. Birliğe telefon edildi, sevk kağıdı istendi. Kurmay başkanı hâlâ inanmıyor ve diretiyordu. İzmir 9 Eylül Hastanesi’ne yetiştirdiklerinde hemen yoğun bakıma alındım. Yarım saat geç gelsem ölürmüşüm. Neyse, kalbime stent takıldı. Stent bir yıl dolmadan tıkandı. Çünkü astsubaya ilaçlı stent takılmaz, maliyeti daha fazla olduğu için bedelini devlet ödemez. Bir yıl geçmeden stent tıkanıp ikinci kalp krizini de geçirdim. Şu anda kalbimde hasar var ve yüzde 35’in altında performansla yaşamaya çalışıyorum. Daha sonra arkadaşların da desteğiyle kurmay başkanı yarbayı askeri mahkemeye şikayet ettim.
Komutan tehdit etti
Ama şu anda korgeneral olan paşamızın üstü kapalı tehditleri ve şahit olacak arkadaşlara uyguladığı baskı nedeniyle davadan vazgeçmek zorunda kaldım. Askeri mahkemede savcı bile bana, ‘Sağlığını korumamışsın, sağlığını korumamak suçtur biliyorsun değil mi?’ diyerek şikayete devam edersem sonumun ne olacağını sezdirmişti. O günlere kadar ve o tarihten emekli olana kadar yıllarca aldığım sayısız ödül. takdir ve teşekkürleri burada yazmıyorum. Paşamızın o tarihe kadar içinde bir tane bile B olmayan sicil geçmişimi bir kenara bırakıp, sicil belgemi
C, D hatta E ile doldurmasına ne demeli? Aslmda pek çok meslektaşımın buna benzer, hatta bundan daha kötü durumlar yaşadığını çok iyi biliyorum."
DOKTOR GİBİ ALIŞIYORUZ’
H.E. (Sağlık Astsubayı):
"Askeri tabiplerin 2011’den beri aldıkları sağlık hizmetleri tazminatını sağlık astsubayları almıyor. Güneydoğu Bölgesi’nde sağlık sisteminin işletilmesi sağlık astsubayları tarafından yapılıyor. Bu birliklerin çoğunda doktor yok. Örneğin; biz paramedik sağlık astsubayları sadece acil müdahalede gerektiren durumlarda acil servis ilaçlarını uygulamaya yetkiliyiz. Yetkimiz olmadığı halde hastaları muayene edip hastalığa uygun ilaçları veriyoruz. Fakat terörle mücadele edilen 13 ilde görev yapan askeri tabiplere 617 TL ek ödemeyi uygun görüyorlar."
‘KAN REVAN İÇİNDE GELİRSEN İLAÇ VAR’
Emekli Hava Astsubay Mahmut Filiz anlatıyor: "1970’lerde astsubaylığımın ilk yıllarında mide hastası oldum, ilacım bitmişti. Bu nedenle revire çıktım. Doktor üniversiteyi yeni bitirmiş bir asttegmendi. Doktor astteğmen, ‘Muayene yapamıyorum’ dedi. Ben de. ‘Muayene olmak istemiyorum sadece ilaç yazdıracağım’ dedim. ‘Yazamam’ dedi.
‘Neden’ diye sorunca, üzgün bir ifadeyle, ‘Üs komutanının emri var, sadece acillere bakıyorum. Çünkü teftiş var’ dedi. Oysa, teftiş bir hafta sonraydı, ‘tacımı almak için ne yapmalıyım?’ diye sorunca, ‘Acil olman lazım, kan revan içinde gelmen lazım ancak o zaman ilaç yazabilirim’ dedi. İlacımı alamadan görev yerime daha fazla mide ağrısıyla döndüm."
‘Subay hemşire’ hasta mı bakar?
İzmir’de oturan ve adını vermek istemeyen emekli astsubay E. G. TSK’daki hemşirelik sistemiyle ilgili önemli bir ayrıntıya dikkat çekiyor: "1985’te GATA Yüksek Hemşirelik Okulu açıldı. 1989-1999 arasında hemşireler subay olarak mezun edildi. Bir yıl önce mezun olan hemşireler doğal olarak hemşirelik görevlerini yaptı. Hasta yatağı düzeltti, iğne, pansuman yaptı. Fakat subay hemşirelerin bu görevleri yapması mümkün mü? Onlar subay nasü hasta bakar? Bu yüzden subaylar büro hizmetlerinde kullanıldı. Neyse ki bu uygulamaya 1999’da son verildi. Fakat emeklilikteki adeletsizlik devam ediyor. 1988’de sivil hemşire olarak mezun olan şimdi 1200 lira, bir yıl sonra subay hemşire olarak mezun olan 4000 lira emekli maaşı alıyor."
YARIN: Lojmanlarda adil paylaşım istiyorlar.