TÜRKLER ASKER DOĞMAYA DEVAM EDİYOR
http://tbmm.ajanspress.com.tr/customer/basic/press/Displayer.aspx?id=29057317&
TÜRKLER ASKER DOĞMAYA DEVAM EDİYOR
Milli Savunma Bakanı’nIN açıkladığı sayılara göre 470 bin hak sahibinden sadece 70 bini bedelli askerlik olanağından yararlanmış.
CEM BAŞ LEVENT*
Askerde spor yaparken ya da uygun adım yürürken seslendirilen özdeyişlerin en bilinenlerinden biridir "Her Türk asker doğar". Kaçınılmaz olarak çeşitli esprilere konu olan bu söze verilen en hınzırca karşılık ise "Madem öyle, neden herkes bedelli askerlik yapma peşinde?"dir. 2012 yılında hayata geçen bedelli askerlik uygulamasına katılımın çok düşük olması, bu konudaki alaycı yaklaşımları yalanlarcasma, Türklerin asker doğmaya devam ettiğine dair önemli bir veri oluşturuyor olabilir.
2011 yılı sonlarında bedelli askerlik TBMM gündemine geldiği günlerde, uygulamaya katılım oranının yüzde 25 civarında olacağı öngüruluyordu. Ben de o tarihlerde yazdığım bir yazıda bu düzeyde bir katılım oranının Türkiye ekonomisinin son 10 yılda önemli gelişme kaydettiği iddialarıyla çelişmekte olduğunu belirtmiştim (23 Kasım 2011, Radikal). Otuzlu yaşlarda bir erkeğin işgücü piyasasından ve sevdiklerinden 15 ay (eğer üniversite mezunu ise 5.5 ay) kopmasının kolay olmayacağını ve pek çok yükümlünün askerlik görevinin psikolojik ve fiziksel zorluklarını yaşamaktansa, 30 bin TL’yi denkleştirip uygulamadan yararlanmayı tercih edeceğini düşündüğümü not etmiştim. Ama yanılmışım; zira Milli Savunma Bakanı’nm açıkladığı sayılara göre 470 bin hak sahibinden sadece 70 bini bedelli askerlik olanağından yararlanmış. Bu sayıların karşılık geldiği yüzde 15’lik katılım oranının 1999’daki bedelli askerlik uygulamasındaki yüzde 21’lik oranın dahi epeyce altında olması – ki o zaman yaş sınırı 27 idi ve 21 günlük temel eğitim vardı – dikkat çekici.
Son 10 yılda resmi rakamlara göre Türk halkının satın alma gücü önemli ölçüde artmışken, bedelli askerliğin rağbet görmemesini neye bağlayabiliriz? Türk milliyetçilerine hitap eden partilerin Meclis’e zar zor girdiği bir dönemde, milliyetçi duyguların güçlendiği ve insanların vatan borçlarını ödemek için can atıyor oldukları argümanı pek geçerli görünmüyor. Bir ‘çözüm süreci’ etkisinden de söz edemeyiz, çünkü bedelliye başvuru döneminde askerlere yönelik silahlı eylemler uzun yıllar boyunca bulunduğu düzeyde devam etmekteydi. Çok sayıda muvazzaf subayın tutuklu olduğu ve komutanların hesap verebilir liginin arttığı bir dönemde, askerlik hizmetinin disiplin bakımından ürkütücü olmaktan çıkmış olması da çok zorlama bir neden olarak görünüyor. Son olarak, ‘askerlik yapmayana kız verilmemesi’ gibi geleneksel faktörlerin de özellikle büyük şehirlerde yaşayan eğitimli kesimler için çok önemli bir faktör olduğunu tahmin etmiyorum; ama televizyondaki evlilik programlarını takip etmediğim için bu yorumumda iddialı değilim.
Diğer faktörlerin düşük katılım oranını açıklamada yetersiz göründüğü bu durumda, geriye ekonomik nedenler kalıyor. Bedelli askerlik şansını kullanmayan yükümlülerin ya söz konusu bedeli verecek maddi güçleri yoktu ya da askerlik yapmadan geçirecekleri dönemde o miktara yakın bir parayı kazanabileceklerini düşünmüyorlardı. Diğer bir deyişle, bedelli askerliğe katılım oranını makroekonomik bir gösterge olarak kullanırsak, ülkedeki genel ekonomik durumun o kadar da parlak olmadığını kabul etmek durumundayız. Bu iddianın aksi, ancak ekonomi dışı faktörlerin de belirleyici olduğunu ortaya koyan bir akademik çalışma ile ispatlanabilir. İlgili resmi birimlerle işbirliği içinde olunması durumunda gerçekleştirilmesi daha da kolay olacak bir anket çalışması, Türkiye’nin ekonomik ve sosyolojik gerçeklerine dair birçok olguyu ortaya koyacaktır. Türklerin asker doğdukları için mi, asker olarak ölmek istemedikleri için mi, Kalaşnikovlu resimlerini evlerinin duvarına asmaları beklendiği için mi, yoksa paraları olmadığı için mi askerlik yaptıkları gerçekten de yanıtlanmaya değer bir soru. ‘
İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bolümü.