BAKIN, HEPSİ AYNI MEMLEKETTİR
http://www.medyatakip.com/medya_sistem/yb_kupurgoster.php?gno=2012122018278&ky
Bakın, hepsi aynı memlekettir!
ACILARI kardeş yapmazsan, acı verenlerin kalleşliği sürer.
Sanıyorsun ki, onun acısı senin bayramın; onun bayramı senin atın.
Oysa sana da vuruyor, ona da vuruyor.
Seni de vuruyor, onu da vuruyor.
Uludere’de (yanlışlıkla) bombardımanla öldürülen "S4 köylü ile (hay Allah) derme çatma, çakma bir korucu midibüsüyle sevk edilmiş zaten bitkin 9 askeri aynı ölüm çukuruna gömen memleket aynıdır.
Şimdi zaman zaman vicdanı parti disiplininden taşı veren, iktidar kibrini aşı veren Bülent Arınç’ın "Bilmiyordum.
Dinleyince düşündüm ki, aklıma gelse, 12 Eylül’de Diyarbakır Cezaevi’nde 17 yaşında bir genç kıza bile yapılan akıl almaz işkenceden sonra ben de dağa çıkardım" dediği memleket de aynıdır.
İki askeri birbirini vururken, üç gün içinde Antalya’da MP5’i kafasına sıkan 20 yaşındaki er Bekir Yılmaz, Şanlıurfa’da tabancasıyla beynini delen 38 yaşındaki uzman çavuş Feyzi Atik, Van hudut taburunda 20 yaşında tüfeğini başına dayayıp ateşleyen er Davul Yardımcı, daha dün Diyarbakır’da G 3’ü göğsüne bastırıp tetiği çeken Rizeli genç, Burak Kara aynı memlekettedir.
13 mermiyle 12 yaşı delik deşik edilen Uğur da, lüks AVM’nin naylon şantiye çadırında alev alev olan işçiler de, baraj gölüne salınıp boğulanlar da, filikayı denemek için içine doldurulup suya ve ölüme fırlatılanlar, teftiş gelecek diye gece yarısı cephaneliğe tıkıştırılıp havaya uçurulan 25 asker da aynı memlekettendir.
Arınç 12 Eylül un Diyarbakır’ını tam öğrenemeden Meclis Başkanı, bakan, Başbakan Yardımcısı olduğu sırada dahi, bir cezaevinde dayakla öldürülen Engin Çeber, bir "askeri disko"da işkenceyle öldürülen Uğur Kanlar, Erzurum’da cezaevinde öldürüleceğini ihbar edip sonra intihar etti denilen ve ölüsü Türkiye’yi AİHM’de (yine) mahkûm eden Bilal Çoşalev, amirleri tarafından meydan dayağına mahkûm edilmiş polis, zalim bir kölelikten bunalmış infaz memuru da hep bu memlekettedir.
Tutuklusu hükümlüsünü aşmış, devlete emanet canlar nakliye aracında ya da koğuşlarda yanmış, demir parmaklık ardında çocukları tacize, tecavüze mahkûm etmiş, her itirazı terör saymış, gençlerin ömrünü çalmış cezaevleri de aynı memlekettedir.
Soğuktan, açlıktan titreyen çocuklardan kendi de minicik büyüğün eline, bebek kardeşini ısıtsın diye saç kurutma makinesi tutuşturup kendini tavana asan anne de.
Vali Yardımcısı’nın "Nihayetinde ölürsün" dediği ve nihayetinde öldürülen kadın öğretmen de, bir astsubaya âşık oldu diye baskı gören, ordudan atılıp intihara sürüklenen kadın subay da, devlet çiftliğinde günde beş liraya süt sağsınlar diye dolduruldukları kamyon kasasından dereye düşürülüp boğulan minik süt kızlar da aynı memleketlidir.
Tarih, insanların kardeşini şaşırmasıyla da berbat biçimde yazılır elbet.
2071 neslini yetiştirdiğinizi sanırken, nesil nesil ve yeni nesil acılar da lam alnımıza yazılır.
Sadece kasımda "iş kazası" diye 82 canını vermişken, böyle iş bilenin olup yılda bin can kaybını normal sayarken…
Dağdan çığ gibi ağıllara yuvarlanmış 60 bin ölün varken, övünecek ne vardır! Sonra şaşırıyorsun…
Evdeki silahları almış, bu Amerikalılar deli, gitmiş, önce annesini sonra minicik çocukları katletmiş diye! Çocuklarını nesri nesil evde, işte, askerde, hapiste yok eden bu cennet bu cehennem, ah kanayan, kan ağlayan memleketimiz…
Nasıl da kör etmişsin bizi.
Canın sağ olsun! Kanın bir son bulsun, diyeceğim…
Sanki dol dol dolmuyorsun, sanki bir türlü doymuyorsun.
Onca kadim inanç toprağında bunca günahtan yorulup bir durmuyorsun.